Tedaviye Dirençli Hipertansiyonda Renal Denervasyon İşlemi

Prof. Dr. Ali Metin Esen

Tedaviye Dirençli Hipertansiyonun Tanımı ve Önemi

Tedaviye dirençli hipertansiyon, kan basıncının normal değerlere düşürülmesine rağmen, uygun antihipertansif ilaç tedavisine rağmen kontrol altına alınamayan bir durumu ifade eder. Genellikle 3 veya daha fazla antihipertansif ilaç kombinasyonuyla tedavi edilen ve hala yüksek kan basıncı olan hastalar bu kategoride değerlendirilir. Tedaviye dirençli hipertansiyon, hastalarda kalp krizi, inme, böbrek hastalığı ve diğer kardiyovasküler komplikasyonlar gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Bu durum, hipertansiyonun altta yatan nedenlerinin belirlenmesi ve uygun tedavi seçeneklerinin uygulanması açısından önemlidir. Tedaviye dirençli hipertansiyon, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi ve bazen de cerrahi müdahale gerektiren daha agresif bir yaklaşım gerektirebilir.

Renal Denervasyonun Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Renal denervasyon, tedaviye dirençli hipertansiyonun yönetimi için kullanılan bir işlem olarak bilinir. Bu işlemde, böbreklerin çevresindeki sempatik sinirlerin lazer veya radyofrekans enerjisi kullanılarak etkisiz hale getirilmesi amaçlanır. Bu sayede, böbreklerin sempatik sinirlerden gelen uyarılara yanıt olarak kan basıncını artırma eğilimi azalır.

Renal denervasyon, ilk olarak 2009 yılında uygulanmaya başlanan  bu teknikle umut verici sonuçlar elde edilmiş, 2020 yılında kullanılan yeni jenerasyon kateterin sağladığı olumlu katkılarla tedaviye dirençli hipertansiyon tedavisinde bu yöntem alternetif tedavi yöntemi olarak kabul görmektedir.

HTN-OFF, HTN-ON VE RADIANCA ÇALIŞMALARININ OLUMLU SONUÇLARI RADİO FREKANS KATETER TEKNİĞİNİN 2023 DE FDA ONAYI ALMASINI SAĞLAMIŞTIR.

İstanbul, Şişli, Prof. Dr. Ali Metin Esen Deneyimi

İstanbul, Şişli’de bulunan Prof. Dr. Ali Metin Esen liderliğindeki bir ekip, tedaviye dirençli hipertansiyon ve renal denervasyon konusunda önemli bir deneyime sahiptir. Prof. Dr. Ali Metin Esen, alanında uzmanlaşmış bir kardiyolog ve hipertansiyon uzmanıdır.

Bu ekip, tedaviye dirençli hipertansiyonlu hastaların değerlendirilmesi, işlem öncesi hazırlık, renal denervasyon işlemi ve işlem sonrası takip süreçlerinde geniş bir deneyime sahiptir. Prof. Dr. Ali Metin Esen ve ekibi, hasta odaklı bir yaklaşımla tedavi seçeneklerini değerlendirmekte ve hastaların bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş tedavi planları oluşturmaktadır.

İstanbul, Şişli’deki bu uzman ekip, renal denervasyonun etkinliği ve güvenilirliği hakkındaki güncel bilgilere dayalı olarak hastalarına en uygun tedavi seçeneklerini sunmaktadır. Prof. Dr. Ali Metin Esen’in liderliğindeki ekip, multidisipliner bir yaklaşım benimsemekte ve hastalarının sağlık durumunu iyileştirmek için en son teknolojileri ve tedavi protokollerini kullanmaktadır.

İstanbul, Şişli’deki bu deneyimli ekibin başarıları ve hasta memnuniyeti, tedaviye dirençli hipertansiyon ve renal denervasyon alanında ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmışlığını artırmaktadır. Prof. Dr. Ali Metin Esen ve ekibi, sürekli olarak araştırmalar ve klinik çalışmalara katılarak bu alandaki bilgi birikimini güncel tutmayı hedeflemektedir.

Sonuç olarak, renal denervasyon, tedaviye dirençli hipertansiyonun yönetimi için umut vadeden bir tedavi seçeneğidir. İstanbul, Şişli’deki Prof. Dr. Ali Metin Esen liderliğindeki ekip, bu alanda önemli bir deneyime sahip olup hastalarına en iyi tedavi seçeneklerini sunmaktadır. Ancak, her hasta için en uygun tedavi planını belirlemek için dikkatli bir değerlendirme ve bireyselleştirilmiş bir yaklaşım gerekmektedir. Gelecekte yapılacak daha fazla araştırma ve klinik çalışmalar, renal denervasyonun etkinliği ve güvenilirliği hakkındaki bilgileri artırmaya devam edecektir.

 

Renal Ablasyon Tedavisi Nedir?

Renal ablasyon, böbrek dokusunun etkisiz hale getirilmesi veya yok edilmesi işlemidir. Renal denervasyon ise renal ablasyonun bir alt kategorisidir ve böbreklerin çevresindeki sempatik sinirlerin etkisiz hale getirilmesini amaçlar.

Renal ablasyon tedavisinde, genellikle termal enerji kullanılır. Bu enerji, lazer veya radyofrekans gibi kaynaklar aracılığıyla böbreğe iletilir. Enerji, böbrek dokusunda kontrollü bir şekilde ısıya dönüşerek hedeflenen alanın etkisiz hale gelmesini sağlar.

Renal ablasyon tedavisi, böbrek kanseri veya böbrek tümörleri gibi belirli böbrek hastalıklarının tedavisinde de kullanılabilir. Ancak renal denervasyon, özellikle tedaviye dirençli hipertansiyonun yönetiminde kullanılan bir tedavi yöntemidir.

Renal Denervasyonun Mekanizması ve Etki Yolları

Renal denervasyon, böbreklerin çevresindeki sempatik sinirlerin lazer veya radyofrekans enerjisi kullanılarak etkisiz hale getirilmesini içeren bir işlemdir. Bu işlem, böbreklerin sempatik sinirlerden gelen uyarılara yanıt olarak kan basıncını artırma eğilimini azaltmayı hedefler.

Sempatik sinir sistemi, vücudun “savaş veya kaç” tepkisinden sorumlu olan bir sinir sistemi bölümüdür. Bu sinir sistemi, kan damarlarının daralmasına ve kalp atış hızının artmasına neden olarak kan basıncının yükselmesine katkıda bulunur. Renal denervasyon, bu sempatik sinirlerin etkisiz hale getirilmesiyle kan basıncını düşürmeyi amaçlar.

Renal denervasyon işlemi sırasında, kateter adı verilen ince bir tüp, kasıktan veya kol damarından ilerletilerek böbrek arterlerine yerleştirilir. Bu kateter, lazer veya radyofrekans enerjisi kullanarak sempatik sinirlerin etkisiz hale getirilmesini sağlayan termal enerjiyi iletebilir. Bu işlem, genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve genellikle birkaç saat sürer.

Renal Denervasyonun Avantajları ve Dezavantajları:

Avantajları:

  • Tedaviye dirençli hipertansiyonlu hastalarda kan basıncının azalmasına yardımcı olur.
  • İlaç tedavisine yanıtsız olan hastalarda etkili bir tedavi seçeneği sunar.
  • Hipertansiyonun neden olduğu komplikasyonları azaltabilir ve kardiyovasküler sağlık üzerinde olumlu etkileri olabilir.
  • İşlem minimal invazivdir ve genellikle hastanede kalış süresi kısadır.
  • İşlem sonrası iyileşme süreci genellikle hızlıdır.

Dezavantajları:

  • İşlem sonrası geçici yan etkiler görülebilir, bunlar arasında kas ağrısı, böbrek fonksiyonunda geçici bir düşüş ve üriner enfeksiyon sayılabilir.
  • İşlem etkinliği konusunda bazı belirsizlikler ve farklı sonuçlar rapor edilmiştir.
  • İşlem, her hasta için uygun olmayabilir ve bazı hastalarda beklenen etkiyi sağlamayabilir.
  • Uzun vadeli etkinlik ve güvenilirlik konusunda daha fazla araştırma ve uzun süreli takip çalışmaları gerekmektedir.

Renal denervasyon tedavisi, hipertansiyon yönetiminde alternatif bir seçenek olmasına rağmen, her hasta için uygun olmayabilir ve etkinliği ve güvenilirliği konusunda daha fazla araştırma ve uzun süreli takip çalışmaları gerekmektedir. Bu nedenle, renal denervasyon tedavisi düşünülen hastaların Prof. Dr. Ali Metin Esen detaylı bir şekilde konuşmaları ve tedavinin riskleri ve faydaları hakkında bilgilendirilmeleri önemlidir.

 

Tedaviye Dirençli Hipertansiyon

Dirençli Hipertansiyonun Tanımı ve Sıklığı:

Dirençli hipertansiyon, kan basıncının normal sınırların üzerinde olmasına rağmen, uygun ilaç tedavisiyle kontrol altına alınamayan bir durumdur. Genellikle en az üç farklı antihipertansif ilaç kullanılmasına rağmen kan basıncı hala yüksek seviyelerde seyrediyorsa, dirençli hipertansiyon tanısı konulabilir. Ayrıca, normal kan basıncı düzeylerine ulaşmak için daha fazla ilaç gerektiren hastalar da dirençli hipertansiyon kategorisine girebilir.

Dirençli hipertansiyon nadir görülen bir durum değildir ve dünya genelinde önemli bir sağlık sorunudur. İnsidansı ve yaygınlığı, yaş ve popülasyona bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak tahminlere göre, hipertansiyonlu hastaların yaklaşık %10-20’si dirençli hipertansiyonlu olarak kabul edilmektedir.

Dirençli Hipertansiyonun Nedenleri ve Risk Faktörleri:

Dirençli hipertansiyonun birçok potansiyel nedeni ve risk faktörü vardır. Bunlar şunları içerebilir:

İlaç uyumsuzluğu: Hastaların ilaçları düzenli ve doğru şekilde kullanmaması, tedaviye yanıtı olumsuz etkileyebilir.

Yüksek tuz alımı: Fazla miktarda tuz tüketimi, kan basıncını artırabilir ve hipertansiyonu daha da kötüleştirebilir.

Obezite: Fazla kilolu veya obez olmak, kan basıncının yüksek olmasına katkıda bulunabilir.

Fiziksel aktivite eksikliği: Düzenli egzersiz yapmamak, hipertansiyon riskini artırabilir ve kan basıncının kontrolünü zorlaştırabilir.

Yüksek alkol tüketimi: Aşırı miktarda alkol tüketimi, kan basıncını yükseltebilir.

Böbrek hastalıkları: Böbrek fonksiyonlarının bozulması veya böbrek damarlarında daralma gibi durumlar, dirençli hipertansiyona yol açabilir.

Hormonal bozukluklar: Hormonal dengesizlikler, özellikle aldosteron hormonu yüksekliği (hiperaldosteronizm), dirençli hipertansiyonun bir nedeni olabilir.

Genetik faktörler: Ailede hipertansiyon öyküsü olan kişilerde dirençli hipertansiyon riski artabilir.

Dirençli Hipertansiyonun Komplikasyonları ve Sonuçları:

Dirençli hipertansiyon, yüksek kan basıncının kontrol altına alınamadığı durumlar olduğundan, çeşitli komplikasyonlara ve sonuçlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar şunları içerebilir:

Kalp hastalıkları: Yüksek kan basıncı, kalp kasının kalınlaşmasına (hipertrofi) ve kalp yetmezliği riskinin artmasına neden olabilir. Ayrıca, koroner arter hastalığına ve kalp krizine yol açabilir.

İnme: Yüksek kan basıncı, beyin damarlarında hasara ve tıkanıklıklara yol açarak inme riskini artırır.

Böbrek hastalıkları: Dirençli hipertansiyon, böbreklerde hasara ve böbrek fonksiyonlarının bozulmasına neden olabilir. Kronik böbrek hastalığı ve böbrek yetmezliği riski artabilir.

Göz problemleri: Yüksekkan basıncı, retinada (göz tabakasında) hasara ve görme kaybına neden olabilir.

Damar hastalıkları: Yüksek kan basıncı, damar sertliği (ateroskleroz) ve damarların daralması (darlık) gibi sorunlara yol açarak periferik arter hastalığına ve dolaşım sorunlarına neden olabilir.

Metabolik sendrom: Dirençli hipertansiyon, obezite, yüksek kan şeker seviyeleri, yüksek trigliserit seviyeleri ve düşük HDL (iyi) kolesterol seviyeleri gibi faktörlerle birlikte ortaya çıkabilir, bu durum metabolik sendrom riskini artırır.

Kalp ritmi bozuklukları: Yüksek kan basıncı, kalp ritmi bozukluklarına ve atriyal fibrilasyon gibi ciddi kalp ritim problemlerine neden olabilir.

Dirençli hipertansiyon, tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına ve komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle, uygun ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile kan basıncının kontrol altına alınması önemlidir. Dirençli hipertansiyon tanısı alan hastalar, düzenli olarak Prof. Dr. Ali Metin Esen kontrolünde olmalı ve gerekli tedavi yöntemlerini izlemelidir.

 

Renal Hipertansiyon

Renal Hipertansiyonun Tanımı ve Nedenleri:

Renal hipertansiyon, böbrek kaynaklı bir hipertansiyon tipidir. Bu durumda, yüksek kan basıncı, böbreklerdeki yapısal veya fonksiyonel bozukluklardan kaynaklanır. Böbrekler, kan basıncının düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Renin-angiotensin-aldosteron sistemi (RAAS) adı verilen hormonal bir mekanizma, böbreklerde kan basıncını kontrol etmeye yardımcı olur. Ancak, böbreklerdeki bir anormallik bu sistemin düzgün çalışmasını engelleyerek hipertansiyona neden olabilir.

Renal hipertansiyonun çeşitli nedenleri vardır, bunlar şunları içerebilir:

Böbrek arter darlığı: Böbrek arterlerinde daralma veya tıkanıklık, böbreklere yeterli kan akışını engeller ve hipertansiyona yol açabilir.

Böbrek dokusu hastalıkları: Böbreklerdeki yapısal bozukluklar, iltihaplanma veya tümörler, hipertansiyona neden olabilir.

Polikistik böbrek hastalığı: Genetik bir hastalık olan polikistik böbrek hastalığı, böbreklerde kistlerin oluşmasına ve böbrek fonksiyonlarının bozulmasına yol açabilir.

Böbrek iltihapları: Böbrek iltihapları, böbrek dokusunda hasara ve inflamasyona neden olarak hipertansiyon gelişimine katkıda bulunabilir.

Böbrek damar hastalıkları: Böbrek damarlarında oluşan anevrizmalar, damar daralması veya damar tıkanıklıkları renal hipertansiyona neden olabilir.

Böbrek tümörleri: Böbreklerdeki tümörlerin büyümesi, böbreklerin normal fonksiyonlarını bozarak hipertansiyona yol açabilir.

Böbrek nakli sonrası: Böbrek nakli sonrası bazı hastalarda immünolojik veya vasküler nedenlerle hipertansiyon gelişebilir.

Renal Hipertansiyonun Belirtileri ve Tanısı:

Renal hipertansiyonun belirtileri, genellikle hipertansiyonun kendisine bağlıdır ve diğer hipertansiyon tiplerinde olduğu gibi belirtiler spesifik değildir. Bununla birlikte, bazı belirtiler şunları içerebilir:

  • Yüksek kan basıncı (hipertansiyon)
  • Baş ağrısı
  • Baş dönmesi
  • Yorgunluk
  • Bulanık görme
  • Göğüs ağrısı
  • Nabızda düzensizlik

Renal hipertansiyonun tanısı, bir dizi test ve değerlendirme ile konulur. Bu testler şunları içerebilir:

Kan basıncı ölçümü: Kan basıncının yüksek olduğunu teyit etmek için sık sık ölçümler yapılır.

Kan ve idrar testleri: Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek ve böbrek hastalığı belirtilerini araştırmak için kan ve idrar testleri yapılır.

Görüntüleme testleri: Böbrek arterlerinin veya böbrek dokusunun yapısını ve fonksiyonunu değerlendirmek için ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme testleri kullanılabilir.

Renal arter anjiyografi: Böbrek arterlerinin durumunu daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirmek için bir kateter aracılığıyla kontrast madde enjeksiyonu ile gerçekleştirilen bir görüntüleme yöntemidir.

Renal Hipertansiyonun Yönetimi ve Tedavi Seçenekleri:

Renal hipertansiyonun yönetimi, temel olarak altta yatan nedenin tedavisini içerir. Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:

İlaç tedavisi: Hipertansiyonun kontrol altına alınması için antihipertansif ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, kan basıncını düşürmeye ve böbrek fonksiyonlarını korumaya yardımcı olabilir. ACE inhibitörleri, angiotensin II reseptör blokerleri, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri ve diüretikler gibi ilaçlar sıklıkla kullanılır.

Girişimsel tedavi: Böbrek arter darlığı gibi bazı durumlarda, girişimsel tedavi gerekebilir. Bu tedavi yöntemleri arasında böbrek arter genişletme (angioplasti) ve stent yerleştirilmesi bulunabilir. Bu işlemler, böbrek arterinin açıklığını artırarak kan akışını düzeltmeyi amaçlar.

Cerrahi tedavi: Bazı durumlarda, böbrek arterlerindeki darlık veya tıkanıklık cerrahi müdahale gerektirebilir. Cerrahi seçenekler arasında arteriyel baypas greftleri veya arteriyel revaskülarizasyon bulunabilir.

Böbrek nakli: Kronik böbrek hastalığına bağlı renal hipertansiyon durumunda, böbrek nakli düşünülebilir. Böbrek nakli, böbrek fonksiyonlarını geri kazandırarak hipertansiyonun düzelmesine yardımcı olabilir.

Ayrıca, renal hipertansiyon tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri de önemlidir. Bunlar arasında düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı bir diyet uygulamak, tuz alımını sınırlamak, alkol ve sigara kullanımını azaltmak yer alır. Bu tedavi yöntemleri, hipertansiyonun kontrolünü sağlamaya ve böbrek sağlığını korumaya yardımcı olabilir.

Renal hipertansiyonun yönetimi, altta yatan nedenin ciddiyetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir. Tedavi planı, Prof. Dr. Ali Metin Esen tarafından belirlenmelidir ve düzenli takip gerektirebilir.

 

Renal Arter Sempatik Sinir Denervasyonu

Renal Arter Sempatik Sinir Denervasyonunun Temel İlkeleri:

Renal arter sempatik sinir denervasyonu, renal sinirlerin termal (ısı) veya radyofrekans enerjisi kullanılarak ablate edilmesi işlemidir. Bu prosedür, böbreklerin çevresindeki sempatik sinirlerin aktivitesini azaltarak hipertansiyonun kontrolünü sağlamayı hedefler. İşlem, invaziv bir girişim olup genellikle kateter tabanlı bir yöntem kullanılarak gerçekleştirilir.

Renal arter sempatik sinir denervasyonunun temel ilkeleri şunlardır:

Sempatik sinirlerin abalasyonu: Renal arterlerin yakınına yerleştirilen bir kateter, termal veya radyofrekans enerji kullanarak renal arterlerin çevresindeki sempatik sinirleri etkisiz hale getirir. Bu, böbreklerin kan basıncını düzenleyen sinirsel uyarılarını azaltır.

Sempatik sinirlerin azalmasıyla RAAS aktivitesinin düşmesi: Sempatik sinir denervasyonu, böbreklerdeki renin-angiotensin-aldosteron sistemi (RAAS) aktivitesini azaltır. Bu, kan damarlarının genişlemesine ve böbreklerin tuz ve su tutma yeteneklerinin azalmasına yol açarak kan basıncının düşmesine katkıda bulunur.

Hipertansiyon kontrolünün sağlanması: Sempatik sinir denervasyonu, kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur ve tedaviye dirençli hipertansiyon vakalarında etkili bir seçenek olabilir. Kan basıncındaki düşüş, ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastalarda bile sürdürülebilir bir etki sağlayabilir.

Renal Arter Sempatik Sinir Denervasyonu İşlemi ve Teknik Detayları:

Renal arter sempatik sinir denervasyonu işlemi aşağıdaki adımları içerir:

Anestezi: Hastaya genellikle sedasyon veya anestezi verilir. İşlem sırasında hasta ağrı veya rahatsızlık hissetmez.

Erişim: İnguinal bölgedeki bir artere (genellikle femoral arter) küçük bir kesi yapılır ve kateterin yerleştirileceği artere erişim sağlanır.

Kateter yerleştirme: İleriye yönlendirilebilen bir kateter, femoral arterden renal arterlere doğru ilerletilir. Kateter, renal arterin içine yerleştirilir ve renal artere yakın bir konuma getirilir.

Sempatik sinirlerin ablate edilmesi: Kateterin uç kısmında bulunan elektrotlar, termal veya radyofrekans enerji kullanarak renal arterin çevresindeki sempatik sinirlerin ablate edilmesini sağlar. Bu işlem, sinirlerin fonksiyonlarını etkisiz hale getirir.

İşlem tamamlama ve kateterin çıkarılması: Sempatik sinir denervasyonu işlemi tamamlandıktan sonra, kateter yavaşça çekilir ve arter kesisi kapatılır.

Renal Arter Sempatik Sinir Denervasyonunun Etkinliği ve Güvenilirliği:

Renal arter sempatik sinir denervasyonu, tedaviye dirençli hipertansiyonu olan hastalarda kan basıncının düşürülmesinde etkili bir yöntem olarak gösterilmiştir. Yapılan klinik çalışmalar, bu işlemin kan basıncını önemli ölçüde azaltabileceğini ve uzun süreli etkiler sağlayabileceğini göstermektedir.

Ancak, renal arter sempatik sinir denervasyonunun etkinliği ve güvenilirliği konusunda bazı tartışmalar da vardır. İşlem hala yeni bir teknik olduğundan, uzun vadeli sonuçlar ve potansiyel komplikasyonlar konusunda daha fazla veri toplanması gerekmektedir. Bazı çalışmalar, renal arter sempatik sinir denervasyonunun kan basıncını düşürmede etkili olduğunu gösterirken, diğer çalışmalar bunu doğrulamamış veya sonuçlar çelişkilidir.

Güvenilirlik açısından, işlem genellikle güvenli kabul edilir, ancak bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bunlar arasında arteriyel yaralanmalar, arteriyel tromboz, böbrek hasarı, arteriyel darlık veya restenoz (daralma) gibi sorunlar yer alabilir. Bu nedenle, renal arter sempatik sinir denervasyonu işlemi, deneyimli bir ekibin gözetiminde yapılmalı ve hastalar düzenli olarak takip edilmelidir.

Renal arter sempatik sinir denervasyonu, tedaviye dirençli hipertansiyonu olan bazı hastalarda kan basıncını düşürmede etkili bir seçenek olabilir. Ancak, işlemin etkinliği ve güvenilirliği konusunda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir ve her hasta için bireysel olarak değerlendirilmelidir. Hastaların, bu işlemi gerçekleştirecek Prof. Dr. Ali Metin Esen kapsamlı bir değerlendirme yapmaları ve potansiyel risk ve faydaları hakkında ayrıntılı bilgi almaları önemlidir.

 

Tedaviye Dirençli Hipertansiyonda Renal Denervasyon İşlemi

Klinik Değerlendirme ve Hastalık Seçimi:

Renal denervasyon işlemi, tedaviye dirençli hipertansiyonu olan hastalarda düşük kan basıncı sağlamak için bir seçenek olabilir. Ancak, her hasta için uygun olup olmadığını belirlemek için bir klinik değerlendirme yapılması gerekir. Aşağıda, hastalık seçimini etkileyen bazı faktörler vardır:

Tedaviye dirençli hipertansiyon tanısı: Hasta, en az üç farklı antihipertansif ilaç sınıfına maksimum dozlarda ve uygun şekilde tedavi edildiği halde hala yüksek kan basıncı değerlerine sahipse, tedaviye dirençli hipertansiyon olarak kabul edilir.

Yaş: Genellikle 18 ila 75 yaş arasındaki yetişkin hastalar bu işlem için uygun adaylardır. Yaşlı hastalarda ise ek komorbiditeler ve riskler değerlendirilmelidir.

Eşlik eden hastalıklar: Hastanın eşlik eden hastalıkları ve komorbiditeleri dikkate alınmalıdır. Özellikle böbrek fonksiyonu, kalp hastalığı, diyabet, inme öyküsü gibi faktörler değerlendirilmelidir.

Psikososyal değerlendirme: Hastaların genel sağlık durumu, yaşam tarzı, uyum yetenekleri ve psikososyal destekleri de değerlendirilmelidir.

İşlem Öncesi Hazırlık ve İşlem Sırası:

Renal denervasyon işlemi öncesi hazırlık aşağıdaki adımları içerir:

Hastanın tıbbi geçmişinin ve mevcut ilaçlarının değerlendirilmesi: Hastanın mevcut ilaçları gözden geçirilir ve gerekirse düzenlemeler yapılır. İşlem öncesinde kan sulandırıcı ilaçlar gibi belirli ilaçlar kesilebilir.

Görüntüleme yöntemleri: Renal arterlerin anatomik yapısını ve böbreklerin durumunu değerlendirmek için görüntüleme yöntemleri kullanılır. Bunlar genellikle anjiyografi, manyetik rezonans anjiyografi (MRA) veya bilgisayarlı tomografi anjiyografisi (CTA) olabilir.

İşlem öncesi açlık ve sıvı alımı: İşlem öncesinde hastaya gerekli açlık talimatları verilir. Ayrıca, işlem öncesinde sıvı alımı da sınırlanabilir.

İşlem sırası aşağıdaki adımları içerir:

Anestezi: Hastaya genellikle sedasyon veya anestezi uygulanır.

İnguinal bölgedeki artere erişim: Genellikle femoral artere küçük bir kesi yapılır ve kateterin yerleştirileceği artere erişim sağlanır.

Kateter yerleştirme: İleriye yönlendirilebilen bir kateter, femoral arterden renal arterlere doğru ilerletilir. Kateter, renal arterin içine yerleştirilir ve renal artere yakın bir konuma getirilir.

Sempatik sinirlerin ablate edilmesi: Kateterin uç kısmında bulunan elektrotlar, termal veya radyofrekans enerji kullanarak renal arterin çevresindeki sempatik sinirlerin ablate edilmesini sağlar.

İşlem tamamlama ve kateterin çıkarılması: Sempatik sinir denervasyonu işlemi tamamlandıktan sonra, kateter yavaşça çekilir ve arter kesisi kapatılır.

İşlem Sonrası Takip ve Sonuçlar:

Renal denervasyon işlemi sonrasında hastalar genellikle bir süre takip altında tutulur. İşlem sonrası takip aşağıdaki adımları içerebilir:

Kan basıncı takibi: Hastaların kan basıncı düzeyleri düzenli olarak izlenir. İşlem sonrası kan basıncının düşmesi ve hipotansiyon riski gözlemlenebilir.

İlaç düzenlemesi: İşlem sonrası, hastanın antihipertansif ilaçları yeniden değerlendirilebilir ve gerektiğinde ayarlamalar yapılabilir.

Semptom takibi: Hastaların işlem sonrası semptomları ve yan etkileri izlenir. Bu semptomlar arasında kas ağrısı, böbrek fonksiyonunda değişiklikler veya sempatik sinir hasarına bağlı semptomlar olabilir.

Görüntüleme çalışmaları: İşlem sonrası dönemde, bazen kontrol amaçlı görüntüleme çalışmaları yapılabilir. Bu çalışmalar, renal arterlerin durumunu ve sempatik sinirlerin etkisini değerlendirmek için kullanılabilir.

Sonuçlar:

Renal denervasyon işlemi, tedaviye dirençli hipertansiyonlu hastalarda kan basıncını düşürmede etkili olabilir. İşlem sonrası sonuçlar, hastanın önceden yüksek kan basıncına sahip olmasıyla karşılaştırıldığında genellikle kan basıncında belirgin bir düşüş gösterir. Ancak, her hasta farklı olabilir ve işlemin etkinliği kişiden kişiye değişebilir.